Yazar: Fırat Sayıcı |
Bu yıl nispeten serin bir festival yaşadık. Sonbaharın tatlı yüzü sinemaseverlere eşlik ederken ilk kez izlediğimiz ulusal yapımların tadını çıkardık. Birkaç yıl içinde çekilen yerli yapımların seyirciyle buluşması kimi zaman hoş kimi zaman da nahoş duygular yaşattı. Dopdolu bir programla karşımıza çıkan Altın Koza’da yine sevgili Kadir Beycioğlu’nu da gözler aramadı değil. Her filmde sanki salonun bir köşesinde bizleri izliyormuş gibi geldi bana. Rahmetle…
Her zaman olduğu gibi ulusal yarışma seçkisini aşağıda kişisel beğenilerime göre elimden geldiğince değerlendirmek istedim. Bu yazının ödül töreninden önce yazılıp paylaşıldığını da belirtmeliyim. İyi okumalar…
"Döngü" Erkan Tahhuşoğlu
Bir önceki filmi Koridor’a bayıldığım yönetmenin son filmi “Döngü” sinemanın kodlarını çok iyi kullanan ve de hikaye anlatımında kusursuzluğa yaklaşan bir çalışma. Başrol oyuncularından Serpil Gül ve Emel Göksu’nun oyunculuklarıyla dramatik yapısı güçlendikçe, seyircide film izlemenin keyfi bir hayli artıyor. Serpil Gül’ün en iyi kadın oyuncu ödülü alabileceğini düşünerek izledim filmi. Tahhuşoğlu’nun bu derinden ama sağlam adımlarla gelen sinemasını çok önemsiyor ve sonraki işini merakla bekliyorum. 7/10
“Hakkı” Hikmet Kerem Özcan
İzlerken en iyi erkek oyuncu ödülünü alacağını düşündüğüm “Hakkı” çok iyi ve yetkin bir ilk film olarak çıktı karşımıza. Senaryoda inandırıcılıktan uzak bir iki nokta olsa da Ege’de geçen bir ‘hırs’ ve ‘aç gözlülük’ hikayesi çok iyi geldi. Başarılı görüntü yönetimi de cabası. Hikmet Kerem Özcan ismini bir kenara not edelim. Önümüzdeki yıllarda adını daha sık duyma umuduyla… 6.5/10
“Bildiğin Gibi Değil” (Vuslat Saraçoğlu)
Daha önce izlemiş olduğum filmin en büyük kozu oyuncuların muhteşem kimyası. Açıkçası, kendi memleketlerine dönüp, geçmişleriyle yüzleşen kardeşler/akrabalar mevzusunu artık bayat bulsam da, Vuslat’ın anlatımındaki tazelik filmin değerini kendi gözümde arttırdı. Bu tazeliğin kaynağı ise oyuncu yönetimi ve titizlikle yazılmış senaryo kuşkusuz. Filmin içine yedirilmiş sırlar tıpkı kardeşler gibi seyirciyi de zaman zaman şaşırtıyor. Filmi Adana seyircisinin de çok sevdiğine inanıyorum. 6/10
“Yeni Şafak Solarken” Gürcan Keltek
İzlemesi de algılaması da zor bir film. Belki de yapım aşamasındayken belgeselden kurmacaya evrilmesinden dolayı boşluğa düştüğü çok fazla yer var filmin… Hatta seyircini sıkıldığı noktalar da çok. Ancak filmin ruhu, sizi şimdi ne olacak hissiyatının yakınında tutmayı başarıyor. Görüntü yönetimi, sanat yönetimi ve müziğin başarısının da altını çizmek lazım. Türkiye’de böylesi fantastik filmleri görmek de sevindirici. Ezoterik bir ruh hastalığı olarak tanımlayabileceğim filmi bir yerlerde mutlaka görün derim. 6/10
"Umut" Orhan İnce
Kısa film yolculuğunu yakından takip ettiğim sevgili Orhan İnce’nin ilk uzun metraj film çalışmasını merakla bekleyenler arasındaydım. Kısa film dünyasındaki yeteneğini tam olarak bu filme yansıtamadığını düşünsem de, “Umut” duygu yüklü bir Doğu hikayesi olarak aklımda yer edinecek. Küçük Zeynep, abisi Çetin ve babalarının küçük umutlarını/hayallerini aynı düzleme çekmeye başaran bu film İnce’nin daha incelikli işlerini izlemeye başlayacağımızın nahif bir göstergesi… 5.5/10
“Gecenin Kıyısı” Türker Süer
Yine kısa filmden gelen bir isim olan Türker Süer’in ilk uzun metraj filmi olan “Gecenin Kıyısı” 15 Temmuz hain darbe girişiminin gecesinde yaşanan bir olayı anlatıyor. Askeriyedeki iki askerin yüzleşmek zorunda oldukları bu zor gecede kavramlar birbiri içine karışıyor. Anlatı yapısı oldukça dinamik. Seyircinin kafası ve algıladıkları sürekli değişiyor. Ancak nihayetinde tam olarak tatmin olamayan seyircilerle doluyor salon. Üstelik neyi nasıl eleştirdiğini net şekilde göstermiyor film. Belki de bir kez daha izlemek lazım. 5.5/10
“Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri” Murat Fıratoğlu
Adana seyircisinin en sevdiği ve güzel tepkiler verdiği filmin ilk 10 dakikası insanın sinemadan soğumasını sağlarken sonrasında işler çok değişti. Durum komedisinin sırtladığı bu ilginç intikam alma hikayesi, işçi Eyüp’ün başına gelenlere odaklanırken, Siverek’in uçsuz bucaksız manzarası ve birbirinden sevimli karakterleriyle bizi baş başa bırakıyor. Kendi adıma arada kaldığım filmlerden biri oldu. 5.5/10
“On Saniye” Ceylan Özgün Özçelik
Yıllardır yakından tanıdığımız, sinema çabasını takdir ettiğimiz Ceylan Özgün Özçelik, bir tiyatro uyarlamasını kendi yorumuyla beyazperdeye aktarmış. LCV filminin yazarı olan Erdi Işık’ın akılcı kaleminden çıkma eserde, Bergüzar Korel’in hayatının oyunculuğuna imza attığına şahit olduk. Film sonunda ayılıp bayılmadık ama yönetmenin kamera hareketleri ve sıra dışı kadrajlarıyla yarattığı atmosfer oldukça etkileyici. Müzik kullanımı ise tartışılır zira kendi adıma bazı sahnelerde gereksiz zorlamalar olduğunu düşündüm. 5/10
“Hiçbir Şey Yerinde Değil” Burak Çevik
Tuzdan Kaide ve Aidiyet filmlerini bayılarak izlediğim Burak Çevik’in son filmi bende hayal kırıklığı yarattı. İki parçalık ve birbirinin tersi olduğu söylenen plan-sekans yapısıyla biçimsel anlamda zor bir çalışma olan film yer yer teatral oyunculuklarla seyirciyi boğuyor. Liberal bir bakış açısıyla sağ-sol parodisine dönüşüyor. Hatta öyle ki, film için 12 Eylül’ü olumluyor diyenler bile çıkabilir. 4/10
“Ölü Mevsimi” Doğuş Algün
Yine kısa filmlerinden tanıdığımız bir yönetmenin ilk film çalışması. 120 dakikalık filmde yönetmen belli ki bazı gereksiz sahnelere kıyamamış. En büyük sıkıntısı ise mesaj verme konusunda çok bonkör davranması. Bu da filmi hantallaştırmış. Filmin en iyi yanı ise bir Afgan’ı canlandıran Haydar Şahin’in varlığı. En iyi yardımcı erkek oyuncu alması dileğiyle… 4/10
“Su Yüzü” Zeynep Köprülü
Kanımca yarışmanın en hafif halkası. Sanki sadece bir ‘kadın’ filmi olduğu için seçilmiş izlenimi verdi. Yine, memleketine dönüp geçmişiyle yüzleşen genç bir kadın hikayesi. Odak noktasını oluşturmakta zorlanan ve çatışması neredeyse yok denecek kadar az olan böylesine bir hikayenin festivale seçilmesi de ilginç geldi. Cemre Ebüzziya’nın kişisel performansı da filmi kurtarmaya yetmemiş. 3.5/10