Popüler Sinema

Paylaş
Üye Kritiği

Vikingler Ejderhalarla!

Vikingler Ejderhalarla!
Üye: Bilge Savacı Film görüntülerden kelime çıkarma gibi yeni edindiğim adetin verdiği keyifle başlayıp bitiriyorum "Ejderhanı Nasıl Eğitirsin'i?".

Filmi olanın derdi vardır! Bizim onları yazma ihtiyacımız tam da buradan çoğalıyor. Ama bu filmde benim için durum biraz değişiyor sanki.. Yazarken onu tıpkı küçük bir çocuğu sever gibi sevmek için yazdığımı hissediyorum.

 

Bir filmi yazmak; ona dokunmak, onun üzerinde el gezdirmek, onu bir de bu yolla anlamaya çalışmak , görüntülerden anladığını çoğaltmak, anlaşılmazı kurcalamak anlamlarına gelebiliyor.

 

Animasyon filmlerini çok sevdik! Hayatta en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden birisi mutluluksa, bu filmler yumuşacık omzuna yorgun başımızı merhametle yaslayacağımız sevimli dostlarımız oluverdi; mutluluğu getirdi kapımıza.

 

Tüm bunlarla beraber son yıllarda izlediğimiz hemen hemen tüm animasyonların dostlukla yoğrulmuş kurgularının birbirine benziyor olması özgünlüğü kısıtlayan bir unsur.

 

Kurgusuyla kendine çoğu animasyondan ayrı bir yol çizen film sevdiriyor, eğlendiriyor ve hepsinden daha fazlası öğretiyor. Zihnimizde bazı dağınık fikirleri ve manzaraları derleyip topluyor.

 

Sadece okullarda değil, aile içinde de başımıza bela olmasından kurtulamadığımız geleneksel yaklaşımda bulunan yanlışlıklara epeyce göndermeler olduğu görülüyor.

 

Zeka geliştirici bir film "Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?". Vikinglerin güçlü ve özgün kültürü büyülüyor! Bu kütlesi ağır kültür zihnimizde kendine kocaman bir yer açıyor. İri cüssesini, bu yükten hoşnutluk duyarak taşıyoruz! Kaslı kollara, harika tasarımlı gemilere, kocaman bardaklara, bu filmde daha da ön planda olan; usta kuaförlerin ellerinden çıkmışçasına sevimli ve güzel sakallara sahip Vikinglerin eğlence mekanları, evleri, hatta eğitim için kullandıkları yavru ejderhaları muhafaza ettikleri kafeslerin bulunduğu alanlar, onlara ait her şey ama her şey tasarım olarak harika! Film, konusunu özgün bir kültürün içine yerleştiriyor. Öyleyse çoğunlukla konusundan güç almaya çalışan eserler yanılmaktadır, kendisini eksik sunmaktadır.

 

Film canlılara, bizden farklı olana ve daha da özelde hayvanlara karşı sevgi beslememizin gerekliliğini vurguluyor. Bu vurgu da içimizde haklılığa inanan ve varlığının diğer tüm haksızlıklarımızı bastırması lazım olan yanımıza dokunuyor, bu dokunma ruhumuzu onduruyor çünkü insanın esas mutluluğu doğru olan şeylerin içinde durmaktadır.

 

Hıçkıdık'ın ormanda karşılaştığı yaralı ejderhayı ölüme sürüklemekle, ölümden kurtarmak arasında kalarak, yaptığı seçimle ve bunun doğurduğu manzaralarla buluşmak içimizi nasıl da eziyor! Hayatta attığımız bazı adımlar, sonrasında yaşayacaklarımıza ne de kuvvetli yön veriyor. Seçimlerimiz, bir sonraki seçimlerimizi derinden etkileyebiliyor! İşte Hıçkıdık'ın merhametinin saltanat kurduğu bu sahne de yaşamının sonraki zamanlarını, hatta başkalarının yaşamlarını etkiliyor. Öyle ya, düşüncelerimizin ve yaşamımızın bizden başkalarına dokunabilme gücü de var.  Dünyadaki tüm kötü kalplilere, ellerine çilekli bir pudink vererek animasyon izletmek istiyorum!

 

Film, gereken yerde bedensel gücü, zihinsel güç olmadan kullanmamak gerektiğini vurguluyor. Tanımadan sevmek ya da nefret etmenin, en önemlisi tanımadan karar vermenin yanlış sonuçlar doğurabileceğini anlatıyor. Bunu iletişimin önemine vurgu olarak da algılayabiliriz.

 

Bencil olmaktansa paylaşarak çoğalmanın gerekliliğini savunuyor. Kendisine getirilen balığın yarısını yedikten sonra diğer yarısını ağzından çıkararak Hıçkıdık'ın avuçları arasına atan ejderha çok şey anlatmıyor mu?

 

Yaşamak için öldürmenin ön koşul olmadığını ama sevginin insanı daha güçlü kılacağını yani dünyada tüm masum insanların inandığı bu güçlü olguyu kendi dilince bizlere anlatıyor. Film üzerine konuşulacak çok şey bulmak mümkün.

 

Hıçkıdık'ın yanındayız hep! Kimse gelmesin peşimizden ormana! Ayrıca dostluklar, karşılıklı görülüp tanınan zayıflıkları içine alarak büyüyor. Filmde böyle, gerçek hayatta da böyle olsun.  

 

Çevreye uyum sağlamak güzel, bunu kendinden ödün vermeden başarmak zor. Hıçkıdık bunu başarıyor.

 

İnsanoğlu gerektiği yerde değişmeyi bilmeli, film bize bu fikri fısıldıyor. Yoksa nasıl sıyrılacağız eksik yanlarımızdan?

 

Ejderha fotoğraflarının bulunduğu kitaba loş ışıkta Hıçkıdık'la birlikte bakmak, özellikle resim severler için ilgi çekici doğrusu. Viking kızları güzel ama asi! Erkekleri kendilerine eşit, hatta rakip görebiliyorlar. Vikingler azimli ve hayatta kalabilmek için eğitime önem veren bir topluluk. Yanlış uygulamalar söz konusu olsa bile eğitime önem vermeleri etkiliyor. Viking babaları korumacı, ejderhalar ise insan hatalarına karşı oldukça acımasız. Ama merhamet karşısında uysallar. Hıçkıdık, kendini ispatlama mücadelesini tek başına veriyor. Hıçkıdık'ın ejderhalara dokunan yardımı, aşkın kendisine dokunmasına oldukça yardımcı oluyor. Ejderhaların birbirinden farklı fiziksel görüntüleri zenginlik katıyor, sanatsal olarak izleyiciyi besliyor. Bu ayrıntının dahi gözden kaçmaması takdire şayan doğrusu. Düşmanlık her ne kadar aşılmış olsa da düşmansız bir film değil, " Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?". Belki gelecek zamanlarda düşmanlığın hiç olmadığı, bu denli keyifli animasyonlarla buluşuruz, kim bilir?  Hıçkıdık'ın ayağını kaybetmesi çok üzüyor.. Ama hayat onlar için, uçuşları içine alarak devam ediyor! Ejderhasının bir kanadı, Hıçkıdık'ın bir ayağı kopuk,  neredeyse ortak sayılabilecek eksiklikleriyle, birbirinin dostluğuna sımsıkı sarılarak giderlerken, el sallıyoruz onlara.

 

Kişisel başarılar sosyal ilişkileri güçlendiriyor. Özellikle gruplara dahil olabilmede bu başarılar psikolojik gücü artırıyor. Bu güzel bir şey fakat bunu kötü kılan bir şey var ki; tam tersi duruma sahip olmanın sosyal ilişkileri zayıflatıyor olması. Türkiye'de 23 Nisan günü gösterime giren film, özellikle çocukların psikolojisine bu yönüyle dokunuyor.

 

Film biterken, soğuk iklimde soğuk insan olur demeden geçemiyor. İlgimize dokunacak bir cümle doğrusu. Ne de olsa iklim farklılıklarının beslediği kültürel farklılıkların, dolayısıyla da kültürel zenginliklerin ülkesi Türkiye.

 

Film, İngiliz yazar Cressida Cowell'in seri şeklinde çıkardığı kitapların ilki olan ve filmle aynı ismi taşıyan kitabın beyazperdeye aktarımı. Türkiye'de de yayımlanan bu seriyi çocuklara okutmalı, onların hikayeyi bir de kelimelerle düşünmelerine aracı olmalıyız. Nitelikli çocuk kitaplarının büyükleri beslediğini düşünen ben, bu kitabın çıkan tüm serilerinin büyükler tarafından da okunması gerektiğine inanıyorum.

 

Animasyon filmlerinin kalitesi git gide artıyor. İlki 2010 yılında gösterime giren filmin ikincisinin ilkinden daha güzel olacağı söyleniyor. 20 haziranda, 1s 45dk süre ile gösterime girecek olan filmin 3 boyutlu desteği de bulunuyor. Öyleyse filmi sinemada izlemek en güzeli olacaktır!

 

İnsanların hayvanlara eziyet değil, merhamet ettiği bir dünya dileklerimle...

 

Bilge Savacı

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter