Murat Şeker, "Çakallarla Dans" üzerine anlatıyor! |
Murat Şeker: Dört hafta süren çekimlerimiz sona erdi. Bir devam filmi olacağı için senaryoya çok dikkat ettik. Devam filmlerinin en büyük handikapı ilk filmlerin kötü bir kopyası olma ihtimalidir. İlk filmimiz dört kafadarın hapishaneye düşmesiyle bitmişti. Bu filmde bir profesörün geliştirdiği erken pişmanlık hapı var. Bizimkilere teklif gidiyor, kobay olmak ister misiniz diye. İşin ucunda da şartlı tahliye var. Bizim kafadarlar bir daha çakallık yapmamak için birbirlerine söz veriyor ama ortam çakal. Namuslu olmak kolay mı sorusundan yola çıkıyoruz. Bizimkiler vazgeçerse bile diğer çakallar vazgeçer mi durumu var. Senaryo iç içe geçmiş öykülerden oluşuyor. Ama yine de kafa karıştıracak bir durum yok. Bizimkiler şartlı tahliye oluyor ve kobay oldukları için birtakım davranışlardan sorumlu tutulamayacaklar artık. Bunun sonucunda gelişen olaylar var. Bu benim altıncı filmim ama bana göre en iyi filmim olacak. Birbirine alışmış, birbirini anlayan bir ekip olarak gerçekten daha iyi bir film yapmak için uğraştık. İlk filmin bize sağladığı güvene sırtımızı dayadık ve iyi bir film çekmeye çalıştık. O yüzden ben çok mutluyum. Çakallarla Dans sokakla en fazla buluşan filmim oldu. Doğallıktan kaynaklandığını düşünüyorum ben bunun da.
Şevket Çoruh: İlk filmin gösteriminden sonra bu kadar çok geri dönüşün olduğu film daha önce yapmamıştım. Artık kamyonların, taksilerin arkasında ‘hastasıyız dede’ yazıları, internette inanılmaz bir izlenme oranı, DVD satışları ve kulaktan kulağa duyulma… Birçok arkadaşımdan duymam ve karakterlerin teker teker isimleriyle çağrılması insanların aklına kazılmış bir hikayenin olduğunu ortaya çıkardı. Bu yüzden ikinci film mutlaka yapılmalıydı ve yaptık. Bitirdik. Güzel bir devam filmi oldu. Artık bundan sonrası Murat Şeker’in duygusuna ve diğer teknik işlere kalıyor. Çok eğlendiğimizi söyleyebilirim ve bizim eğlenerek yaptığımız her şeyin seyirciye yansıyacağını düşünüyorum. Eğlence, komedi ve gülme vaat eden bir film yaptık. Ben de heyecanla filmin vizyonunu bekliyorum. Ben bilindiği gibi kayınço Gürkan’ı oynuyorum. İlk filmin sonunda hapsi boylamıştık, hapisten çıkıyoruz ve hikayemiz başlıyor. Hepimizin kendi karakterlerimizin üzerinden başımıza gelenler var. Namuslu olmaya çalışıyorlar içeriden çıktıktan sonra ama hayat buna izin vermiyor. Filmin müzikleri yine Barış Manço ve Cahit Berkay’dan. Cem Karaca’nın ‘Gari de Gari’ parçası var zaten. Barış Manço’nun eskilerden daha neşeli parçalarını kullanacağız, o da sürpriz olsun artık. Özellikle komedi filmlerinde etkili olduğunu düşünüyorum müziğin.
Timur Acar: İkincisini çekmezsek çok üzülecektik. Bu sefer karakterler namuslu olmaya çalışıyor. Alın teriyle para kazanmaya çalışıyorlar ama bu kez de çelişkiye düşüyorlar, çok zor olduğunu görüyorlar. Hayatları boyunca böyle bir şey yapmamışlar, hep kısa yoldan para kazanmışlar. Eski alışkanlıklarıyla çatışmaları var bakalım bunun getirdiği durumu da perdeye aktardık.
Murat Akkoyunlu: Genelde devam filmlerinde kadroda eksilme olur, ekipten ayrılanlar olur ama biz de öyle bir şey olmadı, aksine ekibimiz arttı. Daha önce çalışmıştık onlarla ama bu filmde de bize destek verdiler. Doğa Rutkay bunlardan bir tanesi, Kenan Ece, Nihat Sırdar ve Altan Gördüm var. Ekip daha güçlenerek bir araya geldi. Devam filmi nasıl olacak durumunu kendi aramızda çok konuştuk. Hep derler ya ikincisi yapılan işlerde birincisi daha iyiydi diye. Ama çıkan iş galiba birincisinden daha iyi olacak. En azından bizim sette hissettiğimiz bu. Ama setteki durumu sorarsanız hem eğlendik hem de yorulduk. Bazen birbirimizi çok görmekten sıkıldık. Neticede çıkan iş önemli bizim için. Bir de gündem de şartlı tahliye durumları var. Bizim filmde şartlı tahliye ile başlıyor o yüzden gündemi takip eden bir yanı da var.
Didem Balçın: Biz sabahlara kadar çekim yapsak da hiç yorulmadık, hep güldük. Umarım güzel bir film olur. Şartlı tahliye olduktan sonra bizim kafadarlar Servet hemen çok sevdiği karısının kollarına atlıyor. Fatma baskın bir karakter yine kocasını ikna etmeye çalışıyor. Baskın olmaya çalışıyor ama olabilecek mi bunu filmde göreceğiz. Evet, bu filmin sokakta etkisi oldu, bazen insanlar bana Servet’in (İlker Ayrık) seslendiği tarzda Fatma’ diye sesleniyorlar. Bu aşktan insanların mutlu olması çok güzel geliyor bana. İkinci filmde karakterler tanınıyor artık seyirci tarafından. Daha eğlenceli oldu tabi. Seyirci kim kimdir diye tanımaya çalışmayacak, zaten bildiği karakterler üzerinden filmi izlemeye devam edecek.
Hakan Bilgin: Birinci filmde de, ikinci de oynadım… Üçüncü çekilse orada da oynasam diye düşünüyorum. Oyunculuk yeteneğimi bu filmde yansıttığımı düşünüyorum. Üçüncüsünde de bir berber sahnesi olur diye bekliyorum ben de… Bir belediye otobüsünün üzerinde ‘garaja gider’ yazar ya bir tanesi ‘hastasıyız dede’ yazmıştı ve öyle gidiyordu garaja. İş o noktaya gelmişti. Bizim kasabımız Çanakkale’ye gidip geliyor sıkça. Her otobüs yolculuğunda bizim filmi izlemiş ve bana her seferinde anlatıyor. Filmi ondan dinlemek de acayip keyifli. Her seferinde başka bir ayrıntıyı anlatıyor. Bir oyuncu olarak da bir filmin bir yere dokunduğunu görünce mutlu oluyorsunuz.
Röportaj: Banu Bozdemir